Yaşam

Zulme uğrayanların zulme düştüğü topraklarda…

İtalyan anarşist ve teorisyenlerin bir listesi oluşturulsa Alfredo M. Bonanno ilk sıralarda yer alır kuşkusuz. İtalya başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanındaki devrimci mücadelelere destek olan ve hem fikrî hem de fizikî manada devrimcilerin yanında bulunan Bonanno; klasikleşmiş söylemlere karşı çıkıp özgürlük hareketlerinin dinamizmini savunmuştu. Bu yolda demokrasiyle maskelenmiş faşizme ve proletarya diktatörlüğüyle kamufle edilmiş Bolşevizme de ağır eleştiriler yönelterek her türlü sömürü sistemine isyan bayrağı açmıştı. Başka bir deyişle baskıcı her iktidarın yıkılması gerektiğini savunmuştu.

Güvenlik ve parti devletlerinin, önünde sonunda faşizme yöneleceğini söyleyen Bonanno, bu nedenle anarşizm ateşinin sönmemesi gerektiğinden bahsederken “baskıcı mekanizmanın tıkanması için bir kum tanesinin yeterli olduğunu” hatırlatmıştı her metninde ve eyleminde. Mesela ‘Cyberpunk ve Anarşi’de şöyle demişti: “Yaşamak istiyorsanız çiçekli ve neşeli diye yutturulan bu sürekli çürümeye karşı savaşmalısınız. Bu savaş ölümüne ve acımasız olsun, uyumun inşaatçılarına, sonsuz barış için ölüm üreticilerine, garantili fikirlerin ücretli uydurucularına, kaba aldatma ve hilelerin dokuyucularına tükürün. Bu tükürük, öğretenlere bir şeyler öğretmeyi iddia eden üstün bir bilgeliğin tükürüğü değil, tüm uzlaşmalara, sahteliğe, iyileştiren yasallığa ve cezalandırma yasasına dayalı çeşitlilik statüsü verdiğini iddia eden yasadışılıklara karşı alaycı bir aşağılama olsun.”

Var olanın ve dayatılanın eleştirisini içeren söylemiyle Bonanno, propagandalara, insanların gürültüyle ve reklamlarla uyutulmasına karşı çıkarken ayrıştırma ve düşmanlaştırma tehlikesine dikkat kesilmişti. Bu anlamda mücadele edilecekler belliydi: Kişiler ve toplumlar arasına nefret tohumları ekip savaşlara davetiye çıkaranlar, doğayı tahrip edenler, insanlığı geleceksizleştirenler, bireyleri aptallaştıranlar, halkları köleleştirenler ve topraksızlaştıranlar…

6 Aralık 2023’te kaybettiğimiz Bonanno’nun ‘Palestine, mon amour’ başlıklı metni, özellikle nefret, köleleştirme ve topraksızlaştırma babında Filistinlilerin isyanına ve mücadelesine yoğunlaştığı bir çalışma: “Barbarlık geçmişte kalan bir şey değil, arkamızda bıraktığımız bir dehşet müzesine ait değil, yanımızda yürüyor” diyen yazar, konuya dinî ve mezhepsel açıdan yaklaşanların aksine kapitalizm, işgal ve direniş anlamında odaklanırken ölümü ve öldürmeyi kutsayanları da eleştiriyor.

‘İNSANIN EN SEVDİĞİ SPOR ÖLDÜRME VE SAVAŞ’

İsraillilerin kendilerinden “daha az insan” olarak gördüğü Filistinlilere uyguladığı şiddetin dozu günden güne artarken Bonanno, uygarlığın temel sorunu barbarlığı hatırlatıp felaket ve yeniden doğuş söylemiyle işgalciye dönüşen bir güvenlik devletine dikkat çekiyor.

Palestine, mon amour, Alfredo M. Bonanno, Çevirmen: Taylan Onur, 100 syf., SUB Yayın, 2024..

Filistin-İsrail arasındaki gerilimde ve çatışmalarda iç politika için karşı tarafın diğerine ihtiyaç duyduğunu; temiz ellerin ve kirli vicdanların birbirine karıştığını söylüyor Bonanno. “Barış bir hayal” deyip ekliyor: “İdeal çözüm, en azından halkların özgürlüğüne sahip olan herkesin görebildiği kadarıyla genelleştirilmiş bir ayaklanma. Başka bir deyişle İsrail halkından başlayan, kendilerini yöneten kurumları yok edebilecek ve Filistin halkına aracılar olmadan doğrudan işbirliğine ve karşılıklı saygıya dayanan bir barış önerebilecek bir intifada.”

Bir zamanlar zulme uğrayanların zulme düştüğü topraklarda, anti-semitizmi unutan veya sumen altı edenlerin yeni bir tarih yazmaya girişerek vahşeti körüklediğini, direniş ve isyan koşulları oluşturduğunu anımsatan Bonanno, herhangi bir milliyetçiliğin ve ümmetçiliğin sorunu çözmeyeceğini, her şeyden evvel zihinlerde bir devrime gereksinim duyulduğunu, aksi hâlde kamp, duvar, saldırı ve savunma kısırdöngüsünün; diğer bir ifadeyle sömüren ve sömürülen geriliminin devam edeceğini belirtiyor. Bu noktada bir önerisi getiriyor: “Filistin ve İsrail halkı arasında, bu topraklarda var olması için hiçbir neden bulunmayan ulus ve ırk çatışmasına son verme amacıyla pratikliği ve idealliği kadar, üretken ve kültürel bir işbirliği de gerekli. Irk, kültür, din ve gelenek farklılıklarıyla her iki insana da yer var. Filistin halkının yanında olmak ama aynı zamanda İsrail halkının, özellikle de büyük çıkarlar peşinde koşan uluslararası siyasetin karşılıklı katliama ittiği en yoksulların yanında olmak gerekiyor.”

Bonanno’nun deyişiyle “insanın en sevdiği spor olan öldürme ve savaş”, uzun yıllardır Filistin topraklarında devam ederken dünyanın büyük bir bölümü buna kayıtsız kalıyor. aynı şekilde Filistinlilerin isyancı mücadelesine ilgi gösterenlerin sayısı, göstermeyenlerden az. Yazara göre Filistinlilerin inatçı özgürlük iradesi, Siyonist propaganda tarafından ısrarla çarpıtılıyor. Hâl böyle olunca İsrail’in işgali ve Filistinlilerin gettolara hapsedilişi sürüyor. Ardından, bir tehlike baş gösteriyor: “Dehşete alışmak, korkunun kendisinden çok daha çarpıcı. Öfke bastırılır, sessiz kalır ve her şey normal görünür. İşgal altındaki topraklarda Filistinlilere yönelik baskının durumu bu.”

‘POLİS HER ZAMAN POLİSTİR’

Bonanno, meselenin “Filistin sorunu” şeklinde nitelenmesini yanlış buluyor; ortada sınırlandırılması, caydırılması, ticaretten turizme dek pek çok alanda ambargo konması gereken bir devlet olduğunu düşünüyor. Hatta İsrail devlet geleneğine hâkim olan militarizme ve faşizme karşı harekete geçme zorunluluğundan bahsediyor. Bu militarizmin, Filistin’i de benzer güvenlik uygulamalarına ve askerî politikalara hapsetmesinin, sorunu çıkmaz sokağa sürüklediğini büyük bir cesaretle dillendiriyor. Dolayısıyla meselenin özünde, devletin işinin kuvvet ve fiilinin savaş olduğu gerçeğinin yattığını gözden uzak tutmadan İsrail-Filistin çatışmasına yoğunlaşmak gerektiğine dikkat çekip “polis her zaman polistir” diyor: “Tahakküm kurmaya hevesli olanlar arasındaki herhangi bir savaş, bir cesaret dağını aşarak geçer. Bu gibi durumlarda cellat her zaman iş başındadır.”

Yazar, bahsettiği celladı ete kemiğe büründüren tarihsel ve kültürel süreçleri çözümlediği kitapta gettoların, duvarların, işgallerin ve isyanların kökenine götürüyor bizi. Bu tarihin ve gerçeklerin unutturularak milliyetçi ve militaristlerin çıkarlarına uygun, yeni ve çoğunlukla sahte bir tarihyazımının hayata geçirildiğini anımsatıyor.

Bonanno ‘Palestine, mon amour’da Filistin-İsrail gerilimiyle ve çatışmasıyla ilgili uzun senelerdir birbirinin kopyası ve tekrarı olan söylemlerin, daha doğrusu kanonların dışına çıkarak meseleye, devlet şiddeti ve tahakküm açısından yaklaşıyor. Olup bitene herhangi bir mezhebin örgütlenmesi ve ıstırap çekerek “vaat edilmiş topraklara” yerleşenlerin zaviyesinden bakmayan Bonanno, çatışmalardan zarar gören, kimi zaman açıktan kimi zaman içten içe isyan eden halkların eyleme geçme gerekliliğini vurguluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort